SHANNON-WEAVER MODELİ
İletişimin bir bilim olarak kabul edildiği 20. yüzyılın en temel kuramlarından biri Shannon-Weaver Modeli’dir. Kitle İletişim kuramları açısından oldukça önemli olan bu model, sadece insan iletişiminin değil, elektronik iletişiminin de öncü modellerinden biri olmaktadır. Günümüzde bilgisayar ve elektronik gibi sayısal disiplinlerinin de ilgisini gösterdiği bu modelin, kitle iletişimi açısından yarattığı etkiye bir bakalım…
Shannon-Weaver
modeli, Enformasyon Teorisi veya Matematiksel İletişim Kuramı olarak da
isimlendirilmektedir. Bu modeli, 1949 yılında Claude Elwood Shannon
(1916-2001) ve Warren Weaver (1894-1978) ortaklaşa yaptıkları bir
çalışmayla bulmuşlardır. Bu iki isim aslında matematik ve elektronik
gibi alanlarda çalışma yapıyorlardı, ancak 2. Dünya Savaşı ve sonrasında
yaptıkları çalışmalar, Kitle İletişimine yön verdi.
Shannon ve Weaver’ın çalışmaları Ana Akım İletişimi olarak değerlendirilmektedir. Harold Dwight Lasswell
tarafından ortaya atılan “Lasswell Modeli” gibi bu modelde pozitivizmin
deneyci bilim anlayışından oldukça etkilenmiştir. Bu açıdan
bakıldığında tüm bu ana akım modelleri, kendinden önce ortaya konan; uyaran-tepki, hipodermik iğne yöntemi, sihirli mermi ve taşıma kemeri
gibi kendine has çalışmalardan etkilenmiştir. Paul Lazarsfeld gibi
isimler bu kavramlarla, uyaran bir nesnenin, uyarılan bir nesneye olan
etkisini açıklamaya çalışmışlardır. Bu dönemde propagandanın ve
reklamcılığın şekillenmeye başlaması da ilginçtir.
Tüm bu gelişmelerden sonra ortaya konan 2 model den biri olan Shannon-Weaver modeli (diğeri Laswell Modeli) çizgisel bir yapıdadır. Model şu çizgiyi takip eder:
Bu
model; iletişimin, bir kaynaktan gönderilen enformasyonun, bir aracı
alet tarafından belli bir sinyal kullanılarak, hedefe ulaştığını
belirtir. Burada kaynak, karar alıcı bir konumdadır. Yani iletişimi
başlatan asıl kişi veya kurumdur. Kaynak istediği bir bilgiyi, istediği
bir hedefe iletmek arzusunu duyar. Bu kaynak, bir kişi olabildiği gibi
resmi bir kurum da olabilir. Kaynak, iletişime başlarken “enformasyon”
kavramına ihtiyaç duyar. Kabaca bilgi anlamına gelse de burada
kastedilen, sadece iletilen konunun içeriği değildir. Bu konuya sonradan
değineceğiz.www.onurcoban.com
Kaynak,
seçtiği mesajı bir araç yardımıyla iletir. Bu araç iletici veya
göndericidir. Karşılıklı konuştuğumuzda bu araç ses telleri iken, TV
yayınında Televizyon Kanalının gönderci antenidir. Hangi araç olursa
olsun, ilk kaynaktan gönderilen mesaj bir şekilde sinyal haline gelir.
Yani, bir spikerin sesi ile gökyüzünde dolaşan radyo dalgası aynı şey
değildir.İçerdiği
mesaj aynı olsa bile... Burada sinyalin doğru olması modelin işlemesi
için zorunludur. Çünkü bir sonraki aşama da “Alıcı” bir araç, bu sinyali
çözer. Örneğin, Bir TV sinyalini, insan kulağı çözemez. Bu açıdan alıcı
araç, iletişimin kod çözücüsüdür. Çözülen kod, yeniden bir mesaj haline
gelir. Sonunda hedefe ulaştırılır. Bu hedef bir insan da olabilir bir
bilgisayarda. Modelin ortasında bulunan Kanal ise, iletişimin
gerçekleştiği alandır. Ses için hava, TV sinyali için kablo gibi…
Görüldüğü
gibi aslında oldukça basit bir doğrusal model var burada. Bu modelin
basit yapısı aslında onu tüm iletişim modellerine uyarlanabilmesine
yaramıştır. Karşılıklı konuşma, insan vücudundaki sinir sistemi, bir
server’a bağlı bilgisayarlar veya bir uzaktan kumandanın TV ile olan
etkileşimi, burada modelin işleyişine örnek olabilmektedir.www.onurcoban.com
Modelde
önemli olan kavram ise gürültüdür. “Gürültü”, iletişimin sağlıklı
yapılıp yapılmadığına direkt etkisi olan herhangi bir istenmeyen
sinyaldir. Örneğin, bir telefon cızırtısı, konuşmanın anlaşılmamasına
veya yanlış anlaşılmasına neden olur. TV karıncalanması gibi bu gürültü
örnekleri, mesajın, hedefe eksik ulaşmasını sağlar. Bu durum
Shannon-Weaver modelinin en temel araştırma konularından biridir.
Aslında modeli açıklarken, iletişimin temel sorunları olarak; Teknik, Anlamsal ve Etkililik
kavramlarını ortaya atmışlardır. Ancak iletişimin içerdiği anlam
görmezden gelinmiştir. Etkili olup olmaması ise doğrusal modelin teknik
hatası olup olmamasına bağlanmıştır. Görece bu eksiklikler modelin
olumsuz yönlerinden bazılarıdır. Shannon ve Weaver, mesajın kusursuz bir
biçimde hedefe varmasının öncü koşul olduğunu söylerler. Onlara göre
mesaj, hedefe doğru bir biçimde vardıysa sorun yok demektir. Bu teknik
bakış açısı kitle iletişiminde bazı sorunlara yol açmaktadır.
Elektronik
devrelerde, teknik bakış açısı olumlu sonuç verse de, insan işin içine
katıldığında her şey kusursuz işlememektedir. Örneğin, bir TV dizisi
düşünelim. Dizinin mükemmel bir teknikle, başarılı oyunculukla ve iyi
bir senaryoyla çekildiğini varsayalım. Modele göre bu dizi, son model
uydu sistemleriyle, hatasız ve kayıpsız bir görüntü kalitesiyle,
izleyicilere ulaşsın. Hatta izleyiciler bunu son model televizyonlarında
izlesinler. Buraya kadar her şey Shannon-Weaver modeline göre
kusursuzdur. Ancak dizide verilmek istenilen mesajlar, izleyiciye
gerçekten ulaşmış mıdır? Daha da
önemlisi izleyici bu diziyi gerçekten izlemiş midir? Her şey mükemmel
de olsa modeldeki bu belirsizlik önemli bir sorun
oluşturur.onurcoban.com Bu nedenle sonraki yıllarda modele geri besleme (feedback)
kavramı eklenmiştir. Bu yöntemle, hedefin mesajı doğru alıp almadığı
test edilir. Bir geri bildirim metodu olan bu yöntem, kamuoyu
araştırmaları ve anketler gibi doğrudan kaynak tarafından yapılabildiği
gibi; hedefin; mektup, e-mail veya telefon gibi yöntemlerle TV kanalını
aramasıyla da elde edilebilir. Bu sayede modelin aksayan yönleri
örenilmeye çalışılır.
Modeldeki
kaynağın, gönderdiği enformasyon önemli bir kavramdır. Modele göre
gönderilen bilginin içeriği önemli değildir. Önemli olan gönderebilecek
seçenek ve bu seçeneklerin hedef tarafından çözümlenebilmesidir. Bunun
için basit bir dil kullanılmalıdır. Günümüzde bilgisayar dilinde de
kullanılan bit (binary digit)
ikili karşıtlıklar olarak modelde kullanılır. Evet veya hayır, 1 veya 0
gibi sorular ile iletişim teknik olarak gerçekleşir. Bu işin teknik
kısmıdır. Ancak bunun da doğru olabilmesi tekrarlara (redundancy) ve belirsizliklere (entropy) bağlıdır.onurçoban Tekrarlar bir iletişimdeki yüksek kestirilebilirlilik
demektir. Belirsizlik ise bunun tersidir. Örnek vermek gerekirse;
“bugün hava çok…” cümlesi söylenmeye başlandığından karşımızdaki kişinin
zihninde bir imge oluşur. Bu (geçmişten gelen verilerle birlikte)
söylenen cümlenin sonunun kestirilebilir olup olmadığını ortaya koyar.
Eğer kaynak cümlenin sonunu “güzel” sözcüğüyle tamamlayacaksa ve hedef
bunu önceden kestirebilirse, iletişim daha sağlıklı olur. Ancak bir
futbol konuşulurken, kaynak “sarı” dedikten sonra “lacivert” kelimesini
ekleyecekken, hedefin yanlış bir kestirmeyle, “kırmızı” olarak bunu
belirlemesi, iletişimi hataya uğratır.www.onurcoban.com
Görüldüğü
gibi Shannon-Weaver modeli; iletişime, içerik anlamından çok teknik bir
yöntem olarak bakar. Bu yapısı nedeniyle kitle iletişiminde her ne
kadar öncüde olsa, yeni teorilerin geliştirilmesine engel olamamıştır.
Ancak elektronik alanda, özellikle bilgisayar ve yazılım sistemlerinde
oldukça önemli bir konumdadır. Tüm bunlara rağmen model, iletişim
biliminin temellerini anlamak için oldukça gerekli bir sistemdir.kaynak: www.onurcoban.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder